Milli Eğitim Bakanı her ne kadar okulların 1 haziranda açılacağını söylese de biraz zor gibi, çünkü salgının boyutu ve süresi tam olarak kestirilemiyor.
Bunun yanı sıra ikinci bir salgın sürecinden söz ediliyor. Belki de insan eliyle yaratıldığı iddia edilen bu salgın yeni bir savaş türü olabilir. Bu işten mutlaka birileri karlı çıkacaktır.
Bu süreçte yeni bir dünya düzeni, yeni stratejiler oluşturulacaktır. Türk eğitim sistemi de bu anlamda kendi yolunu oluşturmalı, eğitimde yeni stratejiler belirlemelidir.
Uzaktan eğitim günü kurtarsa da yeterli değildir. Bu sistemin çok sağlıklı yürütüldüğü de söylenemez.
Yetişkin eğitiminde bile uzaktan eğitim hep tartışılmıştır. Gerek ortaöğretim de olsun gerekse de yükseköğretimde olsun açık öğretim, eğitimde fırsat eşitliği sağlama yerine, eğitimde karmaşayı
beraberinde getirmiştir.
Okul sadece akademik öğrenimin olduğu bir yer değil aynı zamanda öğrencinin sosyalleşmesi, kültürel kazanımlar sağlaması, değerler eğitimi gibi pek çok konuda kazanımlar sağlayan bir süreçtir.
Öğrenciye okul ve sınıf ortamında sağlanan kazanımların evde sağlanması mümkün değildir.
Okulda yaratılan düzen ile öğrencinin disiplinli bir biçimde hareket etmesi öğrenmenin sağlanması için en temel unsurlardandır. Evde öğrencinin okuldaki gibi disipline edilip, uzaktan eğitim ile ders başına geçirilmesi çok zordur.
Zaten bu salgın sürecinde evlerine hapsedilen çocukların aile içi çatışmalarda rol oynayacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Ailelerin bu süreci iyi yönetmeleri gerekmektedir.
Bundan sonrası için MEB yeni adımlar atmalı, yeni stratejiler oluşturmalıdır.
Eğitim şekil ve içerik olarak yeniden planlanmalıdır.
Eğitim süresi esnekleştirilmeli ve yıl boyu yani on iki ay boyunca ara tatiller de gözetilerek planlanmalıdır.
Eğitim hem evde hem de okulda olacak biçimde organize edilmelidir. Örneğin evde yapılan eğitim ve ödevlerin haftada bir ya da iki gün okulda öğretmenin danışmanlığında değerlendirilmesi gibi.
Özel eğitimde yürütülen evde eğitim de bu sisteme uyarlanabilir.
Dersler içerik olarak daha etkin ama öğrenciye daha kısa sürede verilecek biçimde planlanmalıdır. Öğrencinin hayatı boyunca hiç kullanmayacağı ve onun bilişsel ve zihinsel gelişimine katkı sağlamayacak bilgiler ders programlarından çıkarılmalıdır.
Öğrencinin mümkün olduğunca okul ortamında bulunmasını sağlayacak fiziki ve öğretmen alt yapısının oluşturulması gerekmektedir. Çocukları evde bekleyen en büyük tehlike onların internet, teknoloji bağımlısı haline gelmeleridir. Şu an bile bu durum ciddi bir sorun haline gelmiştir.
Bütün bunların yanı sıra eğitimdeki yenilikçi yaklaşımlarla da salgın sürecinde tedbirler alınmalıdır.
Geleceğin bu belirsizliğinde bakanlık elini çabuk tutmalıdır.
İsmet ÖZTÜRK – Rehber Öğretmen – Aydın Hacı Kadriye Aslan RAM
2 Mayıs 2020 Cumartesi