Günlük yaşamımızda hemen hemen hepimiz yalana başvururuz. Ör; arkadaşımıza "bugün seninle olmayı canım istemiyor" yerine, "işim var" deriz. Çünkü gerçeği söylersek onu inciteceğimizden korkarız. Yalan herkesçe ayıplanan bir davranıştır. Genellikle kendi yalanımızı gerekli, diğer insanların söylediği yalanı büyük yalan olarak görürüz.
Başkalarını bilerek aldatmak amacıyla söylenen yalanlar, gerçek yalanlardır. Aslında çocukların yalanları, yetişkinlerin yalanlarının yanında masum kalır. Çünkü; onların yalanları aldatma amacı gütmez. Çocuk gerçeği iyi değerlendiremediği için, gördüklerini çarpıtarak anlatır ve uydurur. Kimi ana-baba çocuğun olmamış Şeyleri olmuş gibi anlatmasını yalan sayar. Bunları dinlemek ve olduğu gibi kabul etmek yerine çocuğu suçlar. 3-5 yaş çocuğunun hayal dünyası çok geniş olduğu için inanılmaz öyküler anlatırlar ve bu dönemde yalan ile yalan olmayanı ayırt edemezler.
Yalan söyleme bir hayatı gizlemek amacıyla gerçeğe uygun olmayan bir girişimde bulunmaktır.Bir girişim sözle olabildiği gibi,jest,yazı ve susmayla da olabilir.Sosyal bir davranış olan yalanın amacı,başkalarını yanıltmaktır. Ana babaların birçoğu,çocuğun gerçeğe sadık kalmasını çok erken bir dönemde isterler.Oysa 3 yaş çocuğunun -inanılmayacak öyküler-uydurması ve taklit oyunlarında hoşlanması doğaldır. Çocuk zeki ve hayal gücü geniş olduğu ölçüde bunda başarılı olur.Öykü uydurma ve taklit oyunu yalan söylemek değildir ve bunu engelliyici hiçbir girişimde bulunulmamalıdır.Öykü uydurmaktan ayrı olarak,kasıtlı biçimde gerçeğe sadık kalmanın küçük bir çocukla doğaldır ve bu tür yalan çocuğun eğlenmeyi sevmenin,birine takılmaktan hoşlanmasının, doğal övünme arzusunun,arkadaşlarından geri kalmama isteğini ya da cezalandırılma korkusunun bir sonucudur.Ayrıca,ana babanın üzerinde durdukları da çocuk bu bir yalana başvurmuş olabilir.Yaşamın ilk 5 yılında çocuğun yalan söylemesi konusunda endişe etmeye gerek yoktur.
Gerçeğe sadık kalma çocukta giderek gelişen bir olgudur.Çocuğun gerçeğe sadık kalması konusunda ısrar etmek ve çocuğa yalan söylediğini kanıtlama girişiminde bulunmak yanlıştır. Çocuk açıkça anlaşılan bir yalan söylediği zaman endişeyle karşılanmamalıdır.Ancak çocuk 4 yaşına geldiğinde, yalan salt övünmekten öte bir amaçla söylenmişse, düş gücü ürünü ya da bir şaka değilse, o zaman annenin çocuğa, eğer doğruyu söylemezse ona ne zaman inanacağını bilmeyeceğini söylemesi yeterlidir. Sert cezalar suçlanmadan kaçmak için çocuğun yalan söylemesine yol açar .
Küçük Çocukların Sözde (Pseudo) Yalanları
Çocuk psikologlarına göre, çocuk.7 yaş öncesinde yalan söylemez.Bazı uzmanlarsa ilk yalanın 6 yaş dolaylarında görüldüğünü savunurlar. Çocukların gerçekdışı konuşmaları çok sık görülür. Burada hemen (yalan) damgasını vurmak doğru değildir. Çocukta gerçekçilik duygusunun zaman içinde kazanıldığını unutmamak gerekir.3-4 yaş çocuklarının sık sık söylediği yalanlar, aslında gerçek anlamda yalan değildir, sahte ya da görünürde başka bir deyişle (sözde pseudo yalanlardır). Bu tür (sözde) yalan, gerçek yalandan farklıdır;gerçek yalanla yüzeysel benzerliği çoğunlukla karıştırılmasına neden olur. Eğitimsel yanlışlıklar, sosyal ve moral anlam verme, kınama, üzüntüyle karşılama bu tür yalanların doğurur.Örneğin,masada bardağı deviren çocuk, bundan kardeşinin sorumlu olduğunu söyleyebilir. Görünürde yalan bazen oyun niteliği taşır. Çocuk çevresindeki kişiler ya da kendisiyle ilgili olaylara ince ayrıntılar katarak bunları süsler.Gerçeğe bir anlamda bağlı kalabildiği gibi,tümüyle başka bir olay da yaratabilir.Bu tür uydurmalar 7 yaş öncesi çocuklarda sıklıkla görülür.Uydurmalar zamanla gelişebilir ve bir öykü gibi tamamlanabilir.Bu hayal gücü ürünlerinin özelliği,ikinci bir kişinin yaratılmasıdır. Çocuk çoğunlukla kendisiyle aynı yaş ve cinsiyette bir kardeş, kuzen, arkadaş yaratır. Çocuk duygu ve deneyimlerinin bir bölümünü, sorumluluklarında bazılarını ona aktarır.Tek çocuk ya da kardeşleri kendisinden çok büyük olanlarda bu daha sıktır. Örneğin, 3 yaşında bir erkek çocuğunun kendisinden 7 yaş büyük bir kardeşi vardır.Oyun arkadaşı olmayan bu çocuk, kendisiyle aynı yaşta sembolik bir arkadaş yaratır. Kendisi bir şey istediğinde,bu hayal ürünü arkadaş da ister ve bu istek çocuk tarafından hemen ailesine bildirilir. Çocuk, bazen arkadaşının anne ve babasının ona armağan verdiklerini söyler.Aslında bu, kendi ana babasından istediği bir şeydir.Çocuk ailesiyle yaptığı bir gezintide korktuğu için ata binmez. Ancak ertesi gün arkadaşının kahramanlık öykülerini ayrıntılarıyla anlatır. 4 yaşına doğru çocuk artık arkadaşından pek söz etmemeye başlar. Anne ve babası kendisine arkadaşının ne yaptığını sorduğunda: 'O trafik kazasında öldü ' yanıtını verdi.(Sözde) yalanlar çocuk düşüncesinin kendiliğinden ve özgün ürünlerdir.Çocuk psikolojik gereksinmeleri nedeniyle gerçekdışı fikir, bilgi,söz ya da hayallere sığına bilir. Çocuk kurduğu hayalleri gerçek gibi kabul eder.
Alışkanlık Haline Gelen Yalan
Çocuğun gerçekle gerçek olmayan ayrıt etmesinden sonra yalanın hala süregelmesi halinde,yalanın temelinde çevreyle olan olumsuz ilişkiler yatıyor demektir.Burada uydurma sözler anlatma,öyküleri icat etme ya da kendi yararına bazı şeyleri reddetme gibi hayali yalandan daha önemli yalanlar söz konusudur.Bu tür yalan,birtakım bencilce sonuçları elde etme amacıyla bilerek ve isteyerek başkalarını aldatmaktır.Bu anlamdaki yalancılığın (kendini kontrol edememek ve aşırı bencillik) le çok yakından bir ilgisi vardır.Alışkanlık halinde yalan söyleyen çocukların kişiliklerinde,bu iki özelik bulunur. Bu durum çocukların eğitimlerinde onları sosyalleştirme işinin gerektiği gibi başarılmadığını işaretidir. Bir başka deyişle,çocuk başkalarının hak ve çıkarlarını hiç olmasa kendisininki kadar değer vermesini öğrenememiştir. R.Allendy'e göre,yalana neden olan dört etken,aşağılık duygusu,suçluluk duygusu, saldırganlık ve kıskançlıktı. Olması gereken eğitimsel koşullarda yetişmiş normal çocuk yalan söylemez.Eğitimci ve yetişkinlerin,kendileri ve çevreleriyle barış içinde olan çocukların yalana en az başvuranlar olduklarını unutmamaları gerekir.Bir tür aldatma olan derste kopya çekmekle bencilik arasında sıkı bir bağlantı vardır.Yine yalancılık,hırsızlık,okuldan kaçma gibi davranış bozukluklarıyla yakından ilgilidir. Bu tür çocuklar ceza tehlikesinden koruna bilmek için çekinmeden yalana başvurur, olanı doğru gibi değil de, büyüklerin istedikleri gibi göstermekten çekinmezler.Çocukluk ergenlik dönemine girdiğinde yalanın türü ve içeriği değişir. Genç, nezaket, gönül alma, vb. nedenlerle özel ve tümüyle bilinçli bir davranışla yalana baş vurur,ki bu tür yalan adını alır.
Patolojik Yalan
Patoloji yalan,duygulanım (affective) bozukluğunun bir belirtisi olarak görülür. Aşağılık duygusu ve güç istemi,bazı patolojik yalanların temel nedenlerinin oluştururlar. Patolojik yalanda çocuk sevinçli ve kaygısız görülür ki bu kaygısızlık dikkat çekicidir. Çocuk okulla ilgilenmez, aile içindeki olaylara kayıtsızdır, sosyal değişikliklerle yetinir, gerçek arkadaşlığı aramaz,yaşından aşağı görünür,davranışları oldukça çocuksudur.duygusal ve ahlaki bakımında olgunluğa ulaşmamıştır. Çocukta yalanın alışılmamış sıklığı,sürekli hırsızlıkların ortaya çıkışı,allarıma geçilmesi gereken durumlardır.Patolojik yalanın gerçeğe benzerliği önemli özelliklerinden biridir.Çocuk inanılmak için yalan söyler ve bu amaçla önlemler alır.Yarasızlık da bir başka özelliktir.Bir kez uydurmak alışkanlık haline geldi mi,hiçbir yarar sağlamasa bile yinelenir.Bazen de çocuk ilginç olmak için yalan söyler.Patolojik yalan üzücü,sıkıntı veren bir gerçeğin reddini belirtebilir, hatta çalışma objesi hakkında olabilir.Örneğin,kardeşi daha fazla ilgi gören çocuk, kardeşinin hasta olduğunu ya da öldüğünü anlatabilir. Patolojik yalan, duygulanımında bir gerilmenin ifadesidir. Basit yalanla patolojik yalan arasındaki farklar şöyle özetlenebilir. Olağan yalancılıktan gerçek,bencilce bir sonucu varmak için bilerek saptırılır. Marazi yalancılıktaysa birey hiç olmasa görünüşte çıkar peşinde değildir. Olmayacak şeyler anlatmak, olanı abartmak,hayret verici şeyler söyleyerek çevresindekilerin şaşkınlığını uyandırmak kendi içinde bir zevk vermektedir. Şiddetli aşağılık duygusu olanlar. Söyledikleri sistemli yalanlarla bu duyguyu ödünleyip yatıştırmak isterler.Bu yalanı belirtmek amacıyla yapılan psikolojik inceleme amacına ulaşırsa,bir yanda çatışma durumu ve duygulanım bozukluğunu,öte yanda bozukluktan itibaren patolojik yalan adı altında kendini gösteren belirtilerin nedenlerini saptamayı sağlar. Sutter, konuyla ilgili bir gözlemini şöyle aktarır. Arlette 10 yaş 5 aylık bir kız çocuğudur. Özellikle yalan ve hırsızlık için bize getirilmiştir. 6 yaşında bir kız kardeşi, 19 aylık bir erkek kardeşi vardır. Genelde uysal, sessiz ve çekingendir.Dışa vurulmayan aşırı duygusallık (hiperemotivite) nedeniyle içe kapanıktır. Zihinsel düzeye normaldir.Bir yıl öncesine kadar büyükanne ve büyükbabasıyla yaşıyormuş.Anne babası yeni bir ev bulmuş, taşınırlarken okul değiştirmesin diye Arlette'i büyükanne ve büyükbabasının yanında bırakmışlar. O yıl okul dönemi ve tatili normal geçmiş Aynı yılın sonbaharında Arlette, yuvasına dönmeyi umut ederken, yine büyükanne ve büyükbabasının yanında kalması gerekince durum değişmiş. Okul başarısı düşmüş. Anne ve babasını ziyarete gidince paralar çalmaya başlamış. Baba kızgınlığını abartmalı boyutlarda göstermiş ve (hırsızın elleri yanar!) demiş. Korkutmak için Arlette'i karakola götürmüş ve Noel'de armağan almayacağını söylemiş.Yalanlar diğer belirtilerle aynı zamanda belirmiş; bazıları kötü notları, hırsızlıkları gizleme, bazıları ise ilgi çekmek amacıyla söylenmekteymiş. Arlette bize geldiğinde aile durumu değişmişti. Büyükbabasının ölümüyle Arlette ailesinin yanına dönmüştü. Mutlu görünüyor ve gülümsüyordu, okul başarısı artmıştı. Kişilik Testi (Thematic Apperception Tezt) sonuçları ortaya çıkardı. Çocuk karamsardı, güçlükler saplantı haline gelmişti. Ahlakı değerleri kabul ediyor, kendisini yargılayıp suçlayabiliyordu. Arlette, kitap okuyan bir kadının yanına oturmuş, kollarında bebek tutan küçük bir kızı gösteren resmi şöyle yorumladı: -'Bu, kızıyla annesi.' -'Anne ne yapıyor? - 'Bir öykü okuyor.' -'Hangi öykü?'-' Zavallı Blaise'ın öyküsünü, hep yalan söyleyen bir çocuk bu. Babası ona hep, Zavallı Blaise, diye bağırıyor, onu korku duyulan bir yere götürüyor'. -'Küçük kız ne yapıyor?' -'Bebeğini kucağında tutuyor.' -'Ne düşünüyor?' -' Blaise'ın aslında dürüst bir çocuk olduğunu, ama hep suçlandığın, bu nedenle mutsuz olduğunu düşünüyor.'
Yalanların çoğu sosyal yalan çerçevesi içindedir; okuldaki başarısızlığını saklamak, küçük hırsızlıklarını gizlemek, ilgi görmek amacıyla söylenmektedir. Yalan söylemesinin nedeni, ailesi tarafından sevilmediğini inanması, evine dönmek istemesi, aile baskısı, sevilme isteği, mutluluk özlemidir.Arlette bu durumdan önce yalan söylemeye alışık değilmiş. Yalanın kötü bir şey olduğunu inanıyormuş. Tüm hırsızlık ve yalanları kırıklık duygusunu gidermek amacına yöneliktir. T.A.T.'yi yorumlarken, kendisini Blaise'la özdeşleştirir.Ona (zavallı demesinin nedeni, kendisini acı çektirilen biri gibi görmesinden ileri gelmektedir.)
Çocuk Yalan Söylemeyi Nasıl Öğrenir?
Görünürde yalan tam anlamıyla yalan olması bile, çocuğa ilk yalan söyleme yolunu öğretir. Bu bir hazırlık, bir yalan tohumudur. 7 yaş sonrasında uydurmalar uzun süre semboller,fantaziler şeklinde görülür. Bu dönemde çocuk kendini çok uzun düşlere kaptırır; güçlü, kahraman, çok beğenilen biri ya da umutsuzluk içinde ve mutsuz biridir. Çocuğa yalanı öğreten ikinci yol, taklittir. İlk önce diğer çocukları taklit eden çocuk, hemen sonra yalanın onlara bazı olanak ve avantajlar sağladığın saptar. Bir de buna arkadaşlarının,-'Benim gibi yapmıyorsun, çünkü korkuyorsun', ya da, -'Gerçeği söylemekle hata ediyorsun' türünden yönlendirmeleri eklenir.Böylece çocuk yaptığı bir hatada kendini masum gösterip cezadan kurtulmasını öğrenmiş olur. Yetişkinleri taklit de çocuğu yalana iten bir başka etkendir. Yetişkinler kendi aralarında ve daha da önemlisi, çocuklara yalan söylerler. Bunun da ötesinde yetişkinler, bazen çocuğun yalan söylemesini isterler. Örneğin, -'Düne Evdeydik diyeceksin,' ya da, -'Bunu yaptığımı babana söylemeyeceksin,' gibi tembihlerde çocuğu yalana iterler.Yalan söylemenin empoze edilişi açık bir şekilde olmayabilir, örnek olma da bir tür telkindir.Örneğin, istemediği bir yere gitmemek için başının ağrıdığın bahane eden anne, sofrada çocuğuna ellerini yıkayıp yıkamadığını sorduğunda, çocuk yemeğe başlamak için olumlu yanıt verecektir. Bundan sora her durumda isteğine uygun yanıt arayacak ve bundan suçluluk duymayacaktır. 7 yaş öncesinde çocuğun sınıflandırma yapma yeteneği olmadığını işaret etmiştir. Ancak bu yaşta sonra çocuk -'Tüm yetişkinler yalan söylüyor, demek ki, yalan bana dendiği gibi kınanan bir davranış değilmiş,' gibi bir mantık yürütebilir. Yalana yol açan bir başka olay, suçu çocuğa baskıyla kabul ettirmektir. Gilbert Robin'in örneği söyle: Anne şeker kutusunu bulmaz ve kızını almakta suçlayarak: -'Sen yaptın, biliyorum, itiraf edersen cezalandırmayacağım!' der. Sonunda çocuk, suçu kabul etmek zorunda kalır. Bir çok gün sonra gerçeği söyle diyordun, ben de senin -'evet' yanıtında hoşnut kalacağını düşündüm.
Yalan Söylemenin Nedenleri
Zihinsel düzeyi düşük çocukların gerçeğe çok aykırı yalanlar söyledikleri, buna karşılık normal ve üstün zekaya sahip olanlarınsa, mantığa daha uygun yalanlar söyledikleri ve ayrıntılı öyküler uydurdukları saptanmıştır. Aileye bağlılık, dayanışma, verilmiş söze saygı gibi durumlar yalan söylemeye neden olabilir. Örneğin, 10 yaşındaki bir kız çocuğu, karnelerin alındığı gün, anne ve babasına karnelerin verilmediğini söyler. Oysa karnesi kötü olduğu için anne babasının ona kızmayacağını ve onu kınamayacağını çok iyi bilir. Ama yalnızca annesini üzmeme kaygısı içindedir. Çünkü iyi bir karne getireceğini söz vermiştir. Çocuk çekingenlikle de yalan söyleyebilir. Bu tip yalanını oluşumunda heyecana kapılma önemli rol oynar. Güçlü bir belge sahip bir çocuk , bir gün anne babasının konukları önünde şiir okuması isteğine. (Unuttum)karşılığını verir. Şiiri çok iyi hatırlamasına karşın , topluluk karşısında okumaya cesareti yoktur. Çekingenlik çoğu kez çocuğun hatasını itiraf etmesini engeller ve ceza kaygısından daha güçlüdür. Bazen de çocuk kendisini fazla karışılması nedeniyle yalan söyler. Bu durumda hata yetişkindedir. Eğitici çocuğun dünyasına ait her şeyi öğrenmek ister. Bu davranış çocuğu zayıflığıyla alay edilmiş izlenimini verir. Kendince karşılık vermek için yalandan yararlanır. Örneğin , ikide bir kardeşini sevip sevmediği sorulan çocuk, aslında kardeşini sevdiği halde: (Sevmiyorum,) yanıtını verebilir. Bunun yanı sıra, iyi gelişmemiş ahlak bilinci ve gurup içinde statü kaybetme endişesi bazen çocuğu içinde bulunduğu bazı durumları utanç verici gibi gösterebilir. Örneğin, ailenin fakirliği, cinsel konular üzerine bilgi eksikliği gibi.
Çocuk bu durumda ailesinin geçim sıkıntısı yokmuş gibi tanıtır, cinsel konuların kendisi için sır olmadığını söyler. Suçlu çocuklar üzerinde gerçekleştirdiğimiz araştırma sonuçlarımıza bakıldığında, yalan ölçeği açısından suçlu denk gurubunun suçsuz kontrol gurubuna göre daha yüksek bir ortalama tutturduğu görülmüştür. Bu da bize suçlu gençlerin suçlu olmayanlara oranla daha fazla yalan söyleme eğiliminde olduklarını göstermektedir.
Yalanla Mücadele Nasıl Olmalı
Çocuğun yalan söylemesiyle etkili bir mücadele için öncelikle yalanın ne tür olduğu bilinmelidir. İncelediğimiz yalan tipleri arasında ki farklar iyice görülmesi ve yalandan çok, buna neden olan psikolojik faktörler ele alınmalıdır.Küçük çocuğun (sözde) yalanların ahlakı bir hata gibi görülmemelidir. Böyle bir davranış karşısında değer yargılarını anlatmak ya da kızgınlıkla cezalandırmak yanlış olur. Önceden çocuğa doğru söylemenin övülmeye değer bir davranış olduğu anlatılmalıdır. Yetişkinler çocuğa iyi birer örnek olmalı ve davranışlarında, çocuklarında görmek istemedikleri hatalara yer vermemelidirler.Patolojik yalan karşısında hem psikolojik durum, hem de eğitsel etkenler üzerinde durulması gerekir. Öncelikle nöro-biyolojik muayene yapılmalıdır.Örneğin, iç salgı bezlerinin işlevleri, metabolik düzensizlikler, ansefalik bozukluklar araştırılmalıdır. Bunun yanı sıra, yeniden eğitime başvurulmalıdır.Uzun ve düzenli bir yeniden eğitim çok iyi sonuç verir Eğitimsel girişimler psiko-motor bozuklukların ve konuşma güçlüklerinin düzeltilmesiyle birleştirilmelidir.Sık sık ne yaptıkları ya da ne gördükleri çocuklara anlattırılmalı, çeşitli bahanelerle davranışlarının nedenleri ve hataları sorulmalıdır.Artık yalan söylemedikleri saptanınca, yeniden eğitimde doğruyu söylemenin gerekliliği üzerinde durulmalıdır. Aşırı duygusal (hiperemotive) çocuğun kaygı ve çekingenlik yüzünden yalan söylemesi nedeniyle ona güven verilmeli, öfke ve kınama tepkilerinden kaçınılmalıdır.Oluşmuş bir yalan karşısında mücadele, kötünün iyisini yapmaktan başka bir şey değildir.Yalan söyleme davranışını iyileştirmek önlemekten daha zordur. Önemli olan , çocuğu yalana itecek durumlara meydan vermemektir.Çocuklarının kendileriyle birlikte ya da kendi yerlerine yalan söylemelerini isteyen ailelerin sayısı, ne yazık ki, az değildir. Bunlar,davranışlarının sonuçlarını küçümser,haklı nedenler gösterirler, hatta bununla eğlenirler. Çoğunlukla yalan böyle bir örnekten kaynaklanır. Yalanın engellenme biçimi çocukta gerilim yaratabilir. Aşırı kızgınlık,çocuğun yalanını engellemek açısından olumsuz bir davranıştır.Bu yolla yaratılan suçluluk duygusu, çocuğu yalandan uzaklaştıracak yerde, daha çok yaklaştırır.Genelde yalan bir hata gibi görülür ve suçluluk duygusu itirafla son bulur. Çocuğun itiraf etmesine yardımcı olmalıdır.Ancak çocuğu kendisi ve çevresiyle barıştırmazsa,itirafı değeri yoktur.Yalan söyleyen çocuk bu mücadeleyi anlamlı, onun iyiliği için böyle davranıldığını bilmelidir. Burada bir güç gösterisi değil, yardım söz konusu olmalı ve ona güven vermelidir.Yalan kişiliğin bir eksikliği, bencilliğe ve kolacılığa doğru bir çıkış, bireyi diğer insanlardan soyutlayıcı bir kendini reddetmedir. Yalanla mücadele yeterli değildir, aynı zamanda dürüstlük, açık yüreklilik, içtenlik ve sevgi için de savaşım verilmelidir.Bunlar bireye denge ve mutluluk getirirler (19). Kısaca, yalancılık olayı çevresel ilişkilerle birlikte ele alınmalıdır. Önce çocukta yalancılığın gelişmesini kolaylaştıran nedenlerin bulunması gerekir. Sonra da aile çevresiyle işbirliği yapılır, çocuğa doğruluğun yararları, getireceği haz ve avantajlar elle tutulur biçimde öğretilmelidir.
Tedavisi :
Yalancılık vakalarının ancak, çevresel ilişkileri ele alındığı taktirde yoluna konulabilir. Tabii önce çocukta yalancılığın gelişmesini kolaylaştıran sebepler bulmak gerekir. Bunlar, ortaya konduktan sonra da aile ve çevresiyle işbirliği yapılıp, ona doğruluğun yararları öğretilmelidir. Bunlarla bir arada çocuğun sosyalleştirilmesine önem verilmelidir. Arkadaşlık, grup, kurul ve kurum gibi bağlılıkları millet ve memleket, nihayet insanlık sevgi ve bağlılıklarını öğrenen, bunlara karşı sadakati benlik düşüklüğünün üstünde tutmaya alıştırılan bir çocukta yalancılıkla birlikte bir çok kusurlar kaybolur (Enç, 1978, s.178).
Babası hesabına yalan söyletilen bir çocuk, babasına aynı silahla mukabele edince şaşmak yersiz olur. Bir taraftan çocuklarına günlük hayatları için kötü örnekler veren ana-babanın, diğer taraftan işlerine gelmediği vakit, yalanın kötülüğü hakkında vaazlar vererek onları doğruluğa alıştırmaya kalkmaları, etkisiz kalır, Çocuk, belirli davranış şekillerini soyut, törel konferanslarda öğrenmez, kendine verilen örnekleri taklit yoluyla davranış şeklini tekrarlama yoluyla besler (Enç, 1978, s.177).